Tasavvufta pekçe bahsedilen “ önce kendin uygula, sonra başkasına anlat” desturudur.
Sorsan herkes insanlıkta aşmış, maddeden kopmuş, maneviyat semalarında gezintiye durmuştur amma eyleme bakarsın laf ile hal uymaz!
Hak der hukuk der , bakarsın hak getire!
Ezbere matematik öğretmek gibi bişey işte!
Hocam pi sayısı ne? 3,144444 olan çarpan işte!
Bolluk bereket diyen tembel mi ararsın, yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar diyen yalancı mı ararsın, yemiş sömürmüş ama karmaya kafa tutan dolandırıcı mı ararsın, sükuneti severim diyen pasif agresif mi ararsın, yalandan gaz veren ödlek mi ararsın, liderim diyen özgüvensiz mi ararsın, yenilik diyen örümcek kafalı mı yoksa fikir katili mi!
Ayağına çarpan taşların, başkalarının yoluna bizzat serdiği taşlar olduğunu anlamayacak kadar ahmaktır ama düsturu “eden bulur aman ha” dır.
Velhasıl, koca koca kelimeleri diline pelesenk etmiş fakat üzerine oturtamamış, yaşayışına yansıtamamışların tam tersi halidir “ hal dili”!
Koşa koşa “ faturanın son günü”diye telaşlanan adamdır borçtan ve haktan korkan!Mühürlenmiş saati açıp elektriği, doğalgazı kullanan kaçakçıya yaraşmaz hakkaniyetli sıfatı.
Gözüne uyku girmez ödünç aldığını verene dek!Laf ile peynir gemisi yürümez bilir!
O nedenle o hali yaşar, ahkam kesmez!
Şerefi yerlerde gezerken ruhsal yükselişten dem vuranı da görürüz bu yüzden, yalanına inanan saftiriği de!
Yaşamadığı hayatı öğretmeye kalkışan sahtekarı da!
Hal, “seçtim” demekle olmaz! Bizzat ve kılı kırk yararak yaşamak; öyle yaşanmamışsa da o an itibari ile pisliğini temizleyip tövbe etmekle olur!
Tövbe, kıçını yayıp “şöyle olmayı seçiyorum” demek değil; aksiyon almakla olur.
Selametle
Banu Ergün
Gezegenim 