Tıpkı enginar gibiyiz, yüreğimizin etrafındaki onca kabuğu düşününce!Zaman zaman bizi koruyan zaman zaman aslımızı gizleyen zaman zaman saklayan; rüzgarı, yağmuru , güneşi kesen; ta ki kesilip ömrümüz sonlanana dek bizden ayrılmayan kabuklarımız.
Hep düşünürüm, kendini koruyan onca kabul olmasa enginar güneşi kabinde hissettiğinde daha mı lezzetlenir daha mı doyar yağmura,rüzgara?
Elbette herbirinin var oluşu bir hikmete sahip ama son raddeye kadar orada oluşları gerekli mi?
Tıpkı bizim gibi..
Ailemiz ve sevdiklerimiz, etrafımızdakiler birer kabuk; evet zaman zaman korudukları doğru ama ya özümüz?Özümüzü tam da farkettiğimizde biten ömrümüz!?
Enginarı koy kenara şimdi!
Bizi biz yapan yada biz olmamızı geciktiren ne de çok etken var etrafımızda!Erken öğrendiklerimizle vaktinden önce büyür geç kaldıklarımız ise birden büyütür bizi bu hayatta!
Bazı olaylar küçücük yaşımızda olgunlaştırır izi sürer bugünlere, korkup kaçındıklarımızla ise er yada geç yüzleşir birden büyür içimizdeki çocuk!
Ne yaşarsak yaşayalım izi kalır bi şekilde!
Enginar gibi olmasa da günden güne bir kabul atarız.
Elenecekler elenir, kalan sağlar bizimdir!
Tekamülümüz neyi ne zaman gerektiriyorsa yada biz hangi zamana ertelemişsek o zaman kalkar perde gözümüzden; bu kabuk kurumuş, bunu erken koparmışım ayaz vurmuş, şunun vaktidir koparalım der zamanı gelince gecikenler ve olması gerekenleri yaparız erken olanların yarasına bakarken.
Sonra ne mi olur; vakitsiz ayazlar yakamaz, özlediğimiz rüzgarlar öper ve yağmurla yıkanır yüreğimiz!
Herşeyin vaktinde olduğu muhteşem bir düzen içindeyiz.Bilmeliyiz ki vakti geçti dediklerimiz kendi geç kalışlarımızdı!
İşte tam burda susmak ve düşünmeye devam etmek istiyorum.
Kalın sağlıcakla..
Banu Ergün