Yüzünde karası Ardında sabisi vardı
Aşkından deliren ölüme vardıranlarla övünüp İyi niyet ve kanla beslendiği söylenirdi
Gözünün ucunda iki damla yaşKolunun altında kara koca defter
Uydurma masallar okur
Uzun tırnaklı elleriyle Söküp çıkarır kalpleri
Kanını emerdi
Masum gülüşü vardı Ağına çeken tatlı dili
Alnına dokunduğunu aptal eder
Karanlıktan aldığını deva diye satar Kılıktan kılığa girerdi
Anası babası derlerdi Bırakmış dağlara
Ondan gizli düşmanlığı Sever görünür aldatışı
Tabip dediler uğraştı çok
Aşıkmış ona yüzü kara
Lakin yoldan çıkarmış tabibi
Ciğerlerine çökmüş acısı
İhanet edişinin yeminine
Dili nağmeliydi Bakışları donuk kara
Halden hale girer Bir olduğunu bir daha olmazdı
Herkes farklı anlatırdı onu Dost yoktu civarında
Akşam sabah boş gezer Dikişsiz hayat sürer
Taş üstüne taş koyamazmış
Oradan oraya göçer Sebat nedir bilmez
Edenle alay eder Fikirleri zehirlermiş
Derler Kesesinde altını bitmeseydi
Tatlı nameleri sürerdi sonuncuya
Her nasılsa gözü açılmış Çekivermiş kolunu
Diyet istemiş emilen kanına
Yüzü kara ağlamış İftiraya uğrarcasına
Yemini büyüktü sonuncu Almaya niyetli hakkını
Elinde beyaz bir defter Kadıya gidermiş
Kadı çağırmış
Yüzü kara anlatmış Kara defterinden türlü yalanlar
Türlü masallar sırayla
Yalanlamış sonuncuyu
O demiş!O çağırdı beni
O demiş!Kendi verdi altını
O demiş!Em dedi kanımı
Beş diyar öteye kaçmış yüzü kara
Sonra ses etmiş Deyin ona altını kendi yedi
Kanını kendi verdi
Etrafımda dolanır Bana rahat vermezdi
Yanında yeni bıyıklı oğlan Sabisi ardında
Dil bilmez iz bilmez Takılmış oğlana
Usulca emerken kanını Salak oğlan solsa anlamaz
Kara defterden nameler dinler Aklı uçmuş gülermiş
Dört mevsimlik ömrü kalmış bilmez
Derler
Yüzü kara atladı mı eşikten Yol verecek oğlana
Basamakları leşler Yada yarım akıllı eşler Şuuru bulanmış maşuklarmış
Sonuncunun ahı Bilinmez bi zaman vurur şahı
Döngü var Yaradandan Elbet alacak hakkı
Banu Ergün